Oğuz KARAKOÇ: Babam ve Ben

 

Oğuz KARAKOÇ

BABAM ve BEN

Türk Edebiyatının, Türk Şiirinin Beyaz Kartalı, Dede Korkut’u, Ulu Çınarı Bahaettin Karakoç’un oğlu olmak elbette bana mutlulukların en güzelini ve onurunu yaşatıyor.
Babam kalbi sevgi dolu, tüm insanları ve var olan her şeyi seven, şiire âşık, asla kindar olmayan bir sanatçıdır. Yaşı ve işi ne olursa olsun önemli değil yeter ki onda bir şiir damarı görsün, gönlünü açar ve tüm imkânlarını onun için kullanır. Su gibi, hava gibi en büyük yaşam kaynağı şiirdir onun.
Yıllarca gerçekleştirdiği “Dolunay Şiir Şölenlerinde ve Dolunay Dergisinde” de bu anlattıklarımı görmek mümkündür. Konu şiir olunca ağır hasta anlarında bile kendisine bir canlılık gelir, hastalığını unutur, ziyaretine gelenlerle sağlıklı birisi gibi şiirle ilgili bol bol konuşur ve rahatlar.
Babamın şiir alanında büyük yeteneğe sahip olmasının yanında rahmetli annem Hatice Karakoç’un da desteklerini inkâr edemem. Annem her zaman babama destek vermiştir. Bunu en iyi Dolunay Şiir Şölenine gelen şairlerimiz bilirler.
Babamın da her insan gibi duygusallık yönünün ağır bastığı yönleri vardır. Bazen çok sevdiği dostlarına sebepli ve sebepsiz kırılır, onları kısa sürelide olsa üzer ama bu kırgınlık hiçbir zaman kindar olmaz ve kısa sürede yine onlarla o güzel dostluğunu devam ettirir. Bunu en yakın arkadaşları olan Ramazan Avcı ve Yasin Mortaş bilir ve Onu çok iyi anlarlar.
Babamla gençlik yıllarında yaşadığım bir olayı da anlatmadan geçemeyeceğim:
“Genç bir öğretmenim, saz ve müziğe karşı aşırı merakım var, okul müdürüm iyi saz çalıyordu, bana elinde bulunan sazla basit birkaç şarkıyı çalmayı öğretti ve şunu dedi:
-Oğuz senin saza karşı yeteneğin var, bu saz emanet. Eğer gerçekten saz çalmayı öğrenmek istiyorsan bir saz al sana öğreteyim.
Babamın geçmişten saza karşı antipatisi vardı. Bunu düşünme-den o yıllarda çok iyi bir saz aldım ve büyük zevk duyarak koşa koşa eve geldim. Babam sazı görünce bana dönerek:
-Oğlum bu ne?
-Saz aldım baba.
-Sazdan ne çıkar oğlum, birde zurna ile davul almalıydın.
Bu söz üzerine beynimde şimşekler çaktı, gencim gururluyum. Bu söz benim gururumu kırmıştı. Sazı tekrar satıcıya götürerek yarı fiyatına iade ettim ve o günden sonrada yaklaşmadım.
İlerleyen süreçte babamın şiirleri bestelendikçe mutlu olduğunu görünce geçmişi hatırlattım ve ona dedim ki:
-Baba şimdi ben saz çalmayı öğrenseydim, sazıma mani olmasaydın şiirlerini ben bestelerdim.
Verdiği cevap şu oldu.
Evladım büyük hata yaptığımın bende farkına vardım, çok pişmanım.
Allah’ıma şükrediyorum ki onun gibi bir babam var. Allah herkese onun gibi bir baba versin, kendisine sağlıklı ve hayırlı bir ömür nasip etsin.

Kaynak: KARAKOÇ Oğuz, “Babam ve Ben”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 4 – “Şiirin Beyaz Kartalı / Bahaettin Karakoç”, Olay Matbaası, Hatay 2017, s.26-27.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir