Hüseyin UZEL
GÜLÜ İNCİTMEYEN GÖNÜL BESTAMİ YAZGAN
Kışın kendini yeni yeni göstermeye başladığı bir gündü. Bir teneffüs zamanı çocuk cıvıltıları arasından sıyrılarak boş bir sınıftan o gün Kırıkhan’a geldiğini duyduğum Bestami YAZGAN ağabeyi arıyorum. İki kez çalınca, programda olabileceğini düşünüp kapatıyorum telefonu. Ve zihnim beni eskilere götürüyor.
İlk gençlik yıllarımdı birçok usta şairin şiir okuduğu bir programı izliyordum televizyondan. Bestami YAZGAN siyah saçları, siyah bıyıkları ve uzun boyuyla dikkatimi çekmişti. Gönül kuşatan selamıyla başlamıştı sözüne ve hece vezninin en güzel örneklerini sunmuştu dinleyicilere. Aradan uzun yıllar geçti fakat ne onu ne de verdiği selamı hiç unutmadım. Geçen onca yıldan sonra nihayet aynı şehirdeyiz. Derken telefonum çalıyor. Arayan: Bestami ağabey. Az sonra buluşmak üzere sözleşip kapatıyoruz telefonu. Buluşma mahalline vardığımda kitaplarını imzalarken buluyorum onu. Geçen yıllar şakaklarına kar düşürmüş ama başkaca değişen bir şey yok. Yine aynı kuşatan iklim, yine aynı mütebessim çehre…
Az sonra sohbet ediyoruz. Kendisi doğmadan evvel, ardı ardına kız çocukları olan annesinin bir gün Kırıkhan’a gelip Beyazıd-ı Bestami makamında dua ettiğini anlatıyor duygulanarak Kadıncağız makamın kutsiyetine öyle kaptırmış ki kendini, bir erkek evladı olsun diye dua ediyor ve talebini samimiyetle Beyazıd-ı Bestami hazretlerine bildiriyor. Memleketi Osmaniye’ye dönünce bir gece rüyasında gerçektende Beyazıd-ı Bestami hazretlerini görüyor. Hazret ona kendisinin de aciz bir fani olduğunu, arzuları gerçekleştirenin ancak Allah(c.c.) olduğunu söylüyor. O mübarek rüyanın heyecanıyla uyanan teyzenin kısa süre içinde bir evladı daha oluyor. İşte o evlat Üstad Bestami YAZGAN’dır.
Bu hatırayı duyunca, onu defalarca niyetlenmesine rağmen hiç gidemediği adının sahibine götürüyorum. Makamın imam İsmail BAĞ hoca anlatıyor türbenin tarihçesini. Bestami ağabey bir kelimesini bile kaçırmadan dinliyor. Sonra dalıyor uzaklara…Öyle zannediyorum ki o anda sadece bedenen yanımızdaydı. Ruhu şair kalbinin içinde fırtınalar koparıyor, seneler öncesine gidip terk-i dünya etmiş annesini o türbenin başında hayâl ediyordu sanki.
Zaman hızla geçmiş, veda vakti gelmişti. Ayrılırken kucaklaştık, gözlerime bakarak:” Sen benim dünya- ahiret kardeşimsin artık” dedi. Onunla bir buçuk sene sonra Güneysu Şiir Akşamı için geldiği Osmaniyede bir şuara meclisinde bir kez daha görüştü. Madem ki dünya- ahiret kardeşiz, madem ki Bestami ağabey yolu incitmeden yürüyor dünya hayatını, Konuştuğumuz Dile Serenat Meclisi bir kez de onun için kurulmalıydı.
Üstad Bestami YAZGAN’ın Hatay’a gelmesinde destek ve himayesini gördüğüm Konuştuğumuz Dile Serenat’ın daimi takipçisi Altınözü Kaymakamımız Sayın Bülent UYGUR’a tüm Konuştuğumuz Dile Serenat Topluluğu adına teşekkür ediyorum. On üç ay önce Kırıkhan’a gelerek Bahaettin KARAKOÇ ağabeyin karşısında okuduğu “Kepez” şiirini o gün o salonu dolduran hiç kimse unutamadı. Bahaettin ağabeyi geçtiğimiz Ekim ayında ebediyete uğurladık. Bugün dünya mülkünü feda etsek onu bir daha getiremeyiz. Ne mutlu değerlerine yaşarken kapı anlayan devletimizin kadirşinas duruşuna!
Altı yıl evvel bir köy okulunda Konuştuğumuz Dile Serenat’ı birlikte başlattığımız, o günden bu yana beni bir gün bile terk etmeyen kardeşim Süleyman DEMİRHAN’a, Konuştuğumuz Dile Serenat kitapçıklarının tasarımı için Gökhan MARAŞLIOĞLU’na, etkinliğimizin usta sunucusu Kemal GÜNEY’e iyi ki varsınız diyorum. Son olarak Türkiye’nin her bölgesinden Bestami YAZGAN’la ilgili yazılar göndererek bu kitapçığın oluşturulmasına vesile olan kalem erbabına teşekkür ediyorum. Zira Bestami YAZGAN’ın sanatı ve şahsiyeti hakkında ipuçları veren bu kitapçık, o kıymetli yazarlarımızın kanaat ve hatıralarıyla oluşturulmuştur.
Kaynak: UZEL Hüseyin, “Konuştuğumuz Dile Serenat ve Gülü İncitmeyen Gönül”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 7 – “Gülü İncitmeyen Gönül / Bestami Yazgan”, Türmatsan, 2018, s.4-5.
Bestami YAZGAN için hazırlanan kitapçıkta yer alan diğer yazılar>>>
Yüreğinize sağlık azizim. Başarılar dilerim…
Üstadımızın bu güzel şiirini internet sayfalarında dolaşan yanıltıcı paylaşımlarda Mevlana veya YunusEmre şiiri olarak belirtiliyordu. Ben ise daha çok Karacoğlan şiiri olabileceğini düşünmüştüm. Ciddi bir araştırmaya girdiğimde şiirin gerçek şairi hakkında iki tane gazete haberi-makaleye rastladım. Sonra bu güzel şiirin sahibine ulaşmak için ayrı bir gayret sarfettim ve kısa zamanda kendisine ulaşmayı başardım. Bana bizzat telefonla dönmesi onurlandırsa da çok şaşırttı mütevaziliğiyle. Tam bir gönül Adamı, Derviş Ruhlu bir kişi. Sesi konuşmaları insana huzur veriyor, yani bu dizelerin sahibi yazdığı dizeler edebi bir değer taşısa da benim hissettiğim o şirine ruhunu, gönlünü yansıtmış. Okuduğunuzda o naif ruh ve kalbi hissettiriyor ve gerçekten de öyle bir insan. Üstadıma saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Bu eserini ayrıca haddim olmayarak acizane besteledim (tabi kendisinin engin gönlünden izin isteyerek)
https://www.youtube.com/watch?v=0m3wTJp9l90