Ramazan AVCI
ŞİİRİMİZİN BAHAETTİN AĞABEYİ
Bahaettin Karakoç ismi bende neyi mi çağrıştırır?
Her şeyden önce o; mesleği şair, atölyesi şiir, malzemesi imbikten süzülen Türkçe olan bir sanatçıdır.
Şiiri; edebinin denektaşı, sanatının besmeleyle dokunan kumaşı olarak gören, şiirsizliği karaya vurmuş bir balık, kanatları koparılmış bir kuş gibi hisseden söz ustası,
Dokunduğu kelimeleri kanatlandıran, ses bayrağımızın Ulubatlısı, Dede Korkut Ata’nın çağdaş varisi,
Erdemi pusat kuşanır gibi kuşanan, hayat çizgisinde kırık ve eğrilik bulunmayan, inandığı gibi yaşayan ve yazan örnek şahsiyet,
Geleneğe yaslanıp çağın şiirini inşa ederek, tarihin kanadı ve ışığın çağdaşı olmuş bir üstat,
Yerleri gökleri yeşertmek için sevgi tohumları eken bir söz çiftçisi,
Kavlini, vuslatını ıhlamurların çiçek açtığı zamana ayarlayan derviş,
Özgül ağırlığı aşk olan gönlü kıyı tanımayan okyanus,
Eserleri, üslubu, şiir anlayışı, kişiliği ve şiiri ayağa kaldırma ülkü-süyle yaptığı icraatlarıyla Türk şiirine damgasını vurmuş şiir şeyhidir o.
Hülasa o, zirvedeki yalnızlığı ve asil duruşuyla şiirimizin ak başlı kartalı, kültür ve sanat dünyamızın Bahaettin ağabeyidir. Bize Dolunay aydınlığında bıraktığı izin takipçisi olacağız.
Kaynak: AVCI Ramazan, “Şiirimizin Bahaettin Ağabeyi”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 4 – “Şiirin Beyaz Kartalı / Bahaettin Karakoç”, Olay Matbaası, Hatay 2017, s.28.