Hüseyin UZEL
Konuştuğumuz Dile Serenat ve VAHAMIZA YAĞMUR ÇAĞIRAN ŞAİR
Doksanlı yılların ortalarındayız. Henüz lise öğrencisiyim. Büyük pillerle çalışan cızırtılı radyomuzdan yayılan bir sesle tüylerim diken diken oluyor. Radyodan duyulan uzunca bir şiir ama sıkılmak şöyle dursun kalbim kabararak dinliyorum sonuna kadar. Her cümle kulağımdan girip gönlümü mesken tutuyor. Her mısrayı herhalde şiirin berceste mısrası budur, diye dinliyorum. Fakat yeni söylenenler, asla bir önceki mısralardan daha hafif olmuyor. Acaba bu şiir hangi şairin olabilir Allah’ım, deyip içime sığınıyorum.
Aynı dönemlerde Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okuyan bir ağabeyimiz şiire olan tutkumu bildiği için beni üniversitede yapacakları şiir dinletisine davet ediyor, gidiyorum. Kendisi Rüveyda’yı, başka bir arkadaşı Yağmur’u okuyor. Radyoda dinlediğim Hasreti alev alev içime bir an düşüren o saklı şiirin şairini öğreniyorum nihayet; Nurullah Genç!
İlerleyen aylarda bir vesileyle Ankara’ya gidiyorum. Edebiyat Fakültesinde Hoca olduğunu öğrendiğim bir akademisyenle tanışıyoruz. Biraz sohbet edince Nurullah Genç şiiri hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Beklediğim cevabı vermeyince, çok sert çıkıyorum hocaya. Sık sık vicdan muhasebesi yapan ben, bugünden bakınca o meselede kendimi hala haklı buluyorum. Zira geçen her sene bu haklılığa şahitlik ediyor.
Aradan yirmi yıl geçiyor Nurullah Genç’i Kırıkhan’a davet ediyorum. Kırmıyor. Onu almak için havaalanına gittiğimde başında Erzurum kalpağı, elinde fotoğraf makinesiyle yiğit bir dadaş buluyorum karşımda. Yaşadığım heyecanı tarif etmem mümkün değil. Uzun Çarşı’nın dar sokaklarından Habib-i Neccar Camiine, Kırıkhan’dan Beyazıd-ı Bestami makamına gün çabucak bitiyor. Akşam program için salona gittiğimizde belkide hiçbir şiir akşamına nasip olmayan bir kalabalık karşılıyor bizi. Programın ardından sabaha karşı yolcu ediyoruz onu. Bir gün boyunca bizimle vakit geçiren tüm arkadaşlarda aynı kanaat: Nurullah Genç; uzaktan olduğu kadar, yakından da güzel adammış…
Kalbine şiirin billur ırmaklarını akıttığı ve gönlüne tesir ettiği tüm kuşaklar adına diyorum ki: Allah ondan razı olsun. Konuştuğumuz Dile Serenat’ın vefa programlarına yöneldiği bu dönemde Bahaettin KARAKOÇ’tan sonra, Nurullah GENÇ’i yeniden misafir ediyoruz. Gayretimiz, gençlerimiz mısraların eşiğinden, şiirin ihtişamlı sarayına giriş yapabilsin diyedir. Heyecanımız geleceğimiz adınadır.
Her programını başka bir şehir, başka bir salondan icra ettiğimiz Konuştuğumuz Dile Serenat’ı bu kez Antakya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Hatay İl Kültür Müdürlüğü’nün iş birliğiyle gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle desteğini esirgemeyen Antakya İlçe Milli Eğitim Müdürü Mesut ÇERKO’ya, Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Hüsnü IŞIKGÖR’e, Karlısu Sosyal Bilimler Lisesi Müdürü Mustafa DURAN’a, ayrıca Konuştuğumuz Dile Serenat 5’e özel Nurullah GENÇ özel sayısının tasarım işlemlerini gerçekleştiren Gökhan MARAŞLIOĞLU’na, Serenat’ın daimi emektar-larından Süleyman DEMİRHAN’a teşekkürü bir borç biliyorum.
Özel bir teşekkür de, Türkiye’nin her köşesinden birkaç gün gibi kısa bir zaman diliminde yazılarını aldığımız kalem erbabınadır. Zira Nurullah GENÇ’in şiiri ve şahsiyeti hakkında verdiği ipuçlarıyla bize tarihe not düşme fırsatı veren bu kitapçık, duygusunu ve kanaatlerini bizimle paylaşmaktan imtina etmeyen bu kıymetli ustalar sayesinde oluşturul-muştur.
Kaynak: UZEL Hüseyin, “Vahamıza Yağmur Çağıran Şair”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 5 – “Vahamıza Yağmur Çağıran Şair / Nurullah Genç”, Türmatsan, 2018, s.2-3.
Bu programa özel hazırlamış olduğumuz hatıra kitapçığımızı program girişinde ücretsiz alabilirsiniz.
Kitapçıkta yer alan tüm yazılara buradan ulaşabilirsiniz >>>