Müştebey ÇELİK
GÖNLÜMDEKİ FEYMANİ
Feymanî Türk toplumunun sözlü edebiyat geleneğinde çok büyük bir yeri olan âşıklıktan etkilenerek, Dede KORKUT’tan başlayarak günümüze kadar gelen bütün âşıkların hayatından ve sözlerinden fazlasıyla istifade etmiştir. Şiirlerini de yazarken üç ana esası dikkate almıştır. Bunlardan birincisi, kendini yaşayan bir Derviş, Eren yerine koyarak, başı öne eğilen buğday başağı gibi dopdolu hazinesinden, çağlar ötesine Hak yolda yürümeyi ilke edinir. Şiirlerini de bu yönde yazar. Kadir gecesi isimli şiirinin birkıtasında şöyle seslenir:
…
…Muhabbetin bahçesinde bitmedin
El erişti, sen ham kaldın yetmedin
Günahın yok mu ki, tövbe etmedin
Belki bu geceydi, Kadir gecesi.
İkincisi ise, vatan millet kavramlarını güçlü tutarak yeri geldiğinde cenk sahasında kılıç sallayan bir Alp ve Müşriklerle cephede savaşan sahabeler gibi görerek kükremesidir. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı dik duruşunu görürüz. Burada “Yiğitler” isimli şiirinden bir kıtada şöyle haykırır;
…
Yiğit yürek ister, kargı istemez
Yeke yek döğüşür, fargı istemez
Yiğidin yarası sargı istemez
Omuzlar gerilir, döşler titreşir.
Üçüncü durumu ise, ne hak yolda, ne de cenk meydanlarında olmayan bir Feymani görürüz. İşte bu alana girdiğinde vatan, millet, tabiat, ölüm, sevgili ve aşk şiirleri öne çıkar. Ölüm isimli şiirinin bir kıtasında ulu yaratıcı olan Allaha karşı şöyle seslenir;
…
Bahar gelme, yaz da gelme
Kışta gelme, güz de gelme
Seksen, doksan, yüz de gelme
Yüz onunu geçende gel.
…
Aşk şiirlerinin en meşhuru olanı ise kendisi gibi âşık olan eşi Fatma ile (Âşık Deli Hazım’ın kızı) gönül dargınlığı yaşadığında yazdığı, “Ahu Gözlüm” türküsüdür.
…
Ahu gözlüm tut elimden
Daha geçmedim emelimden
Aşkın beni temelimden
Yıkmadan gel, sökmeden gel.
Feymani kendisini 17. Yüzyılda yaşayan Karacaoğlan, 18. Yüzyılın son çeyreğinde doğup, 19. Yüzyılda ölen Dadaloğlu ve Develili halk aşığı Seyrani’nin çırağı olarak görürken, usta çırak ilişkilerine de önem verip gelecek asırlara imza atmak uğruna, Âşık Eyyübi, Hakkı Tanrıkulu, Abdullah Gizlice, Vuslati, Ahmet İmami’nin tam bir usta olarak yetişmesine çok emek vermiştir. Bununla da yetinmeyerek zamanımızda halk âşıklık geleneğine gönül veren genç aşıklardan Medeni Karataş, Öğretmen aşıklardan Turgay Yörükoğlu ve aşık İkrari (Doğan Karadereli) gibi genç nesillere de ustalık yapmaktadır.
Çukurova bölgesinin en usta ve yaşça da kıdemlisi olan Feymani’nin yakından tespit ettiğim iki özelliği vardır. Sabırlı olmasına rağmen birincisi; Haksızlık olduğunda hemen hiddetlenmesi, İkincisi de; Dostlarından beklemediği bir söz ve davranış karşısında, gönül koyup darılmasıdır.
Doksanlı yıllarda, Çorum da yapılan halk âşıkları gecesi sonunda hastalanır. Ertesi gün kendilerini davet eden baştabip tarafından ameliyat edilerek, birkaç gün geç gönderdiğini duyunca, ailecek ziyaretine gitmeden kendisine hitaben yazdığım şiirimin bir kıtasını okumadan önce, “Üstadım Çorum’dan ne hediye getirdin?” diye latifede bulununca, “Gurbet elde hastalanınca, ölüm hiç aklımdan çıkmadı ki, hediye getireyim…” Bundan sonra bak üstadım sen hediye getirmemişsin ama ben sana hediyeli geldim diyerek (Âşıkların hediyesi şiirleridir düşüncesiyle) şöyle seslenmiştim.
…
Üstadı göreyim hele varıp ta
Merağım dağılsın halin sorup ta
Her oturup, kalkıp, giden gurup ta
Müştebey, seni de sorar Feymani.
Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin…
Kaynak: ÇELİK Müştebey, “Gönlümdeki Feymani”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 6 – “Âşık Şiirinde Bir Mektep Adam / Feymani”, Hatay Medya, 2018, s.14-15.