Ramazan AVCI
ÜZERİMİZDEKİ YAVUZ BÜLENT BÂKİLER HAKKI
İnsanın kişilik gelişiminde, fikrî ve bediî idrakinin oluşmasında aile, çevre ve eğitim kadar rol model olarak benimsediği ve eserlerinden istifade ettiği kişi/lerin de önemli bir yeri vardır. İşte, özellikle arayış dönemi olarak kabul ettiğim gençlik dönemimde gerek fikrî gerekse bediî idrakimin oluşumunda ve gelişmesinde eser ve icraatlarıyla bana ışık olan, yol gösteren güzide bir şahsiyettir Yavuz Bülent Bakiler. Bir şair, yazar, düşünür, hatip ve mücadele insanı olarak onun kişiliğimin mayalanmasında ne kadar payı, bir başka ifadeyle üzerimde ne kadar hakkı olduğunu düşündüm bu satırları yazarken.
“Hisar”ın yaşayan son temsilcisi ama en sağlam burcu olan Bakiler’i tanıyıncaya kadar şiirin sığ sularında kürek çektim. Şiiri biçimin tutsaklığından kurtarma adına çeşitli cambazlıklar yapan şairleri, modern bilmece özelliği gösteren hissiz, ahenksiz, disiplinsiz şiirleri okudum. Ta ki Yavuz Bülent Bakiler’in, “Duvak” ve “Seninle” adlı eserleriyle karşılaşıp bu eserlerdeki şiirleri okuyup gerçek şiiri tanıyana kadar. Bu eserlerde anlam ve duygunun dil, ses ve şekille yoğrularak nasıl şiir hâline dönüştüğünü gördüm.
Şiirin hasını onunla tanıdım, şiiri onunla sevdim. Özelde “Sivas’ta Yoksul Çocuklar”ın, genelde ülkemin kaderlerine terk edilmiş çocuklarının trajedisine onun mısralarıyla ortak oldum, sevdiğime onun mısralarıyla seslendim. Annemi özlediğimde onun mısralarıyla ıslattım kirpiklerimi. “Cebeci Camii”de Allah’a Türkçe dua etmenin huzurunu yaşadım. İnsanımızın hayat mücadelesini, inanç dünyasını ve hayat felsefesini hülasa Anadolu gerçeğini; Doğulu olmanın gururunu onun mısralarıyla kavradım ve yaşadım. Acılarla yoğrulan mısralarla söylediği “Bizim Türkümüz”le Anadolu’dan Turan’a kanatlandım ve ağıt yaktım esir soydaşlarıma. Millî romantik duyuş tarzının şiir sanatıyla doyumsuz terennümünü bu mısralarda duydum. Gün geldi edebiyat öğretmeni olarak öğrencilerime de şiiri onun şiirleriyle sevdirdim. Şiirler vardır, birkaç defa okunmadan anlaşılmaz, haz alınmaz.
Şiirler vardır, felsefe okur gibi okunur; sessiz sessiz, yavaş yavaş. Ama şiirler vardır; bizi coşturur, damarlarımızdaki kan hızlanır, kalbimiz kıpır kıpır olur ve yerimizde duramaz, mısraları haykırmak isteriz. İşte Yavuz Bülent Bakiler’in şiirlerinde böyle bir haz buldum her zaman.
TRT’de yayımlanan “Avrupa’da Türk İzleri”nde gönlümü fetheden cümleleriyle iz sürdüm. Bu iz beni “Üsküp’ten Kosova”ya götürdü. “Üsküp’ten Kosova”yı okurken tarihimin ihtişamıyla gururlandım fakat orada yaşayan evlad-ı fatihan’ın sahipsizliği karşısında hüzünlendim, zaman zaman gözyaşlarıma hâkim olamadım. Daha sonraları Bahtiyar Vahabzade’nin, “Üsküp’tan Kosova’ya adlı eseri okuduktan sonra ağlamayan Türk’e ben Türk demem.” ifadesini okuyunca döktüğüm gözyaşlarımdan gurur duydum.
Hiç görmediğim ata yurdu Türkistan’ı, oradaki kadim ata şehirlerini ve soydaşlarımızı dünya gözüyle görüp gönül gözüyle anlattığı Türkistan Türkistan adlı eseriyle ruhen tanıma imkânı buldum. Türk dünyası arasında kültür köprüsü kuran bu eserler sayesinde soydaşlarımızın dertleriyle dertlendim. Ufkum ve coğrafya algım genişledi.
Yavuz Bülent Bakiler’in “Rabbim ne güzel/ Türk-İslam yaratılmak” mısrası onun kimliğini, düşünce evrenini, hayat anlayışını özetler adeta. Onun şiir ve yazılarında, mensubu olmakla şükrettiği İslam’ı Türk gibi hissetmek ve yaşamak arzusu sezilir. İnanç konusunda şekille, teferruatla boğuşarak ayrışmayı değil, özle ilgilenerek birleşmeyi telkin eden düşünceleriyle mayaladım düşünce dünyamı.
Türkçenin ideolojik mücadelelere kurban edilmemesi, içinin boşaltılmaması, yozlaştırılmaması; yaşayan Türkçenin doğru, güzel ve etkili bir şekilde hayatımıza hâkim olması, zenginleşerek gelişmesi ve Türk dünyasında ortak bir dilin tesisi için bazen ekran, bazen gazete-dergi, bazen de kitaplar aracılığı ile halkını bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için ömrünü vakfeden bu Kaşgarlı Mahmut’un torununa borcumuzu nasıl ödeyeceğiz?
O, yalnızca “Sözün Doğrusu”nu öğreten değil, dinleyenleri hayran bırakan hatipliği ile sözün doğrusunu tatbik eden bir mürşiddir. Bu bağlamda da onun müridi olabilmek için gayret göstermekteyim.
Kendilerine Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından “Fahri Hemşehrillik Beratı” takdim edildiği 13 Aralık 2018 tarihinde bir dost meclisinde bir araya gelip doyumsuz sohbetinden istifade etmiştim. O gün, bir güne dört farklı kurumda dört etkinlik sıkıştıran 82 yaşındaki delikanlıdan bir kez daha azmi, gayreti, çalışmayı ve daha da önemlisi zaman yönetiminin önemini öğrendim.
O şiirimizin “Yavuz”u, Türkçenin “Bülent”i, fikir dünyamızın “Bakiler”i olarak Türk dünyasında müstesna bir yere sahiptir. “Harman” bereketindeki eserleri, bu milletin kültür ve sanatına daima rehber olacaktır.
Hayatını Türk milletinin hizmetine vakfeden, başta şahsım olmak üzere milyonlarca gencin fikrî ve bediî idrakinin oluşmasında ve gelişmesinde çok önemli bir yeri olan üstadımıza üzerimizdeki hakkını helal etmesini diliyor, sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler niyaz ediyorum.
Kaynak: AVCI Ramazan, “Üzerimizdeki Yavuz Bülent Bâkiler Hakkı”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 8 – “Cihanı Dirilten Turan Cemresi / Yavuz Bülent Bakiler”, Hatay Medya, 2019, s.18-20.