Osman AYTEKİN
TÜRK ŞİİRİNİN AKSAKALI BAHAETTİN KARAKOÇ’LA GEÇMİŞE YOLCULUK
O edebiyat çevresinde Türk şiirinin Aksakalı olarak tanınıyor. Onun bu payeye de ödüle de ihtiyacı yoktur, biliriz ama Ona bu payeyi yani Aksakal’ı Türk şiirine kazandırdığı hâlis Türkçe kelime ve mısralardan dolayı verilmiştir. Sözünü ettiğim kişi Abdurrahim Karakoç’un ağabeyi Bahaettin Karakoç’tur.
2000 yılıydı. İlk kitabımın hazırlık çalışmaları heyecanla sürüyordu. Yüce gönüllü Bahaettin Karakoç üstat “Nefesimiz Gül Bahçesi” kitabımın önsözü için yazdığı şu ifadeler yazma konusunda beni daha da umutlandırmıştı: “Diyorum ki; “sanat-edebiyat yazılarını toplayıp kitaplaştırmanda hiçbir sakınca yok. Seni ve desenini yürekten selamlıyorum. Biliyorum ki, çileye aşina bir nesil, deryalara açılmak varken sığlarda kürek çekmez. Dost canlısı yüreğin serin, kalemin-fırçan daha üretken, ufukların her zaman aydınlık olsun, sevgili Osman Aytekin!..”
Daha önceleri şiirlerini okuyup, takip ettiğim Bahaettin Karakoç’u 1990’lı yıllarda tanıdım. Bir şiir şöleni vesilesiyle tanışmıştık. Görüşmelerimiz devam etti. Kendisini en son bundan yedi yıl önce Kahramanmaraş’ta ikamet ettiği evinde ziyaret etmiştim. Yanımda öğretmen olan kızım ve bir de Türkçe öğretmeni Kahramanmaraşlı bir dostum vardı. O gün güzel bir sohbet oldu.
Yolumuz Gaziantep’e düşmüştü. Bahaettin Karakoç üstadımızla bir telefon görüşmesi yapmıştım. Bu görüşmede. Bahaettin Karakoç, “Osman, Maraş’a gelirsen beklerim” diyor. İşte o yıldan bugüne kalanlar:
Karakoç üstadı biraz daha ihtiyarlamış buluyoruz. Ancak gönlü her zamanki gibi genç. Kendisiyle, çevresiyle, dostlarıyla barışık bir hayat yaşayan Karakoç her zaman ki gibi kendini çok genç hissediyor. Sohbetimiz boyunca ilerlemiş yaşına rağmen hayata arzulu bakmasını biliyor.
Karakoç’a Dolunay Şiir Şölenini hatırlatıyoruz. Doğru bildiklerini söylemekten çekinmeyen Karakoç, Dolunay Şiir Şölenlerini imkânsızlıklar içinde uzun yıllar sürdürdüğünü belirtiyor ve “bu yıl Vali Bey çok rica etti. Hazırlıklarımızı yaptık ancak sözlerini yerine getirmediler.” diyerek bir yazılı metin çıkarıyor. Dedik ya Karakoç Usta doğru bildiğini çekinmeden söyleyen biri “ben tükürdüğümü” bir daha yalamam… Kendileri istediler” diyor ve sitem ediyor. Şiir şöleninden söze başlamışken şiir üzerine sohbet ediyoruz. İlhan Berk’ten söz açılıyor.
“Hocam İkinci Yeni içinde kaldınız mı?” diyorum, “beraber olduk ama ben daima yeniyim” diyor. Karakoç için “iyi bir ses avcısı” deniliyor. “Benim şiirlerimde duru, zengin bir Türkçe var. Şairlerin çoğunun kelime dağarcığı kısırdır.” Şairlik ve avcılık… Belki de yolları kesişiyordur. Abdurrahim Karakoç bir avcıdır nitekim. Sizde de avcılık var mı diye merakımı yenme çabasındayım:
-Abdurrahim avcıdır. Dağ taş gezerdi. Ama ben de avcılık yok. Şiirlerimiz de farklı…
Şiir ve eleştiriye geliyoruz.
Abdurrahim Ağabey sizin şiirinize veya siz Abdurrahim Ağabeyin şiirine nasıl bakıyorsunuz?
-Bir araya geldiğimizde kendi şiirlerimizi hiç konuşmayız.
-Şiirlerinizi eleştirenler oldu mu, Türkiye’de şiir eleştirmen-leri var mı, varsa bu eleştirmenleri yeterli buluyor musunuz?
Şiirlerimle ilgili bazı tespitler var. Bunu kitabımın birinde (galiba, Dolunay Şiir Güldestesi İsimli kitaptan söz ediyor) yayımladım. Ülkemizde eleştirmen yok. Türk şiirini bilmeden kendini eleştirmen sanıyorlar.
Kahramanmaraş’ta bir şey dikkatimizi çekti. Şairlere güzel bir jest yaparak şairlerin isimlerini caddelere vermişler. Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu.. İsimlerini gördük.
K.Maraş Belediye Başkanı, Akif İnan’ın da ismini bir caddeye verdiğini öğrendik. Bu isimler iyi güzel de K.Maraş’ın en tanınmış şairlerinden Karakoç’lardan birinin adı neden bir caddeye verilmemiş?… Abdurrahim Karakoç, Bahaettin Karakoç, Karakoç veya Karakoçlar K.Maraş’ın bir caddesinde yaşamalıdır, diyoruz.
Hamdolsun yüce Rabb’ına ki Bahaettin Karakoç’u Türkiye’de yaratmıştır. Hamdolsun ki Müslüman’dır, son peygamberin ümmetlerindendir. Bezm-i elest akdine sâdık, Kaalübela’dan beri açlığı, susuzluğu hiç geçmeyen bir âşıktır. Yangını yüreğinden, dumanı başından, zikri yüreğinden hiç eksik olmaz. İşte bir ömrün özeti bu. Fazlası bir teferruattır.”
Kaynak: AYTEKİN Osman, “Türk Şiirinin Aksakalı Bahaettin Karakoç’la Geçmişe Yolculuk”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 4 – “Şiirin Beyaz Kartalı / Bahaettin Karakoç”, Olay Matbaası, Hatay 2017, s.22-23.