Abdurrahman YİĞİT: Yavuz Bülent Bâkiler’in Şiirlerinde Duygu Derinliği

Abdurrahman YİĞİT

YAVUZ BÜLENT BÂKİLER’İN ŞİİRLERİNDE DUYGU DERİNLİĞİ

”Şiir, bir nevi insan yüreğine dokunma sanatı değil midir?” diye soruyor Ahmet Caniklioğlu. Şiir, dokunduğu insan yüreğinde farklı bir iz, bir sevinç ya da ince bir sızı bırakabilen bir edebiyat dalıdır, bence. Yavuz Bülent Bâkiler şiirlerinde Anadolu’ya, Anadolu insanına, çocuklara, onların sorunlarına yüreğiyle dokunmuş, Türk coğrafyasına gönülden eğilmiş; doğaya nasıl hor davrandığımızı yüzümüze vurmuş, ölüm gerçeğini unutturmamıştır. Şiirlerindeki sâde, rahat fakat yüzeysellikten uzak tarzı okuyucuyu sarıp sarmalamaktadır. Burada vereceğimiz örneklerle onun şiirlerinde bir yolculuğa çıkacağız. Edebiyatımızda Ana konusuna en çok vurgu yapan şairdir Yavuz Bülent Bakiler. “Analar” şiirinde anaların yavrularına bakışına yer verir. Onlara duyulan minneti, yalın ve katıksız bir sevgiyle dile getirir:

Açılsa üstüm biraz, duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir
Bir mübarek el usanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.

Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir, yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.
Ve alnım açıksa, başım dikse
Dirliğimiz varsa, mutluysam, yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa her şeyi bana sevdiren bir bir
Bu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir

Ve çocuklar…Onların apayrı bir yeri olmalıdır hazırlamamız gereken. Ama şair, olumsuzlukları da görmezden gelmez dizelerinde. Sivas’taki yoksul çocuklar öyle bir dokunur ki yüreğine; bize söz bırakmaz:
Gökteki yıldızlar kadar sayısız
Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık
Utanıyorum yaşamaktan.

Sivas’lı olan şair, yoksulluğun sokaklarında kol gezdiği Anadolu’nun öteki şehirlerini de Sivas ile birlikte dile getirir. Bakımsız sokaklar anlatılır Sivas özelinde. Şair, Sivas’ı yalnız tasvir etmekle kalmaz; adeta şehri kendi içinde yaşatır. Sivas’a ait gözlem ve özlemini birçok şiirinde dile getirir:

Halayların, türkülerin çağırır beni uzaktan
Yüreğim hep Mısmıl ırmak gibi tertemiz
Nerde Çifte Minare’miz, Gök Medrese’miz
Ey sımsıcak dualarla maziyi anan şehir.
Bir gün bir derviş gibi çıkıp gelirsem eğer
Görürsem bir daha gönül gözüyle seni
Anla bir rüzgâr gibi yüreğimden geçeni
Ve sonra anam gibi sar beni, sultan şehir

Ve şanlı Antep savunmasının kahramanlarından, Üsteğmen Şahin Bey’i anlatan “Antepli Şahin” şiiri, onun millî mücadele ruhunu yüreklere yansıtan bir destandır âdeta. Bu şiir Gaziantep Hükûmet binasının giriş kapısının hemen sağ iç tarafında, tavandan tabana kadar uzayan bir zemin üzerinde yazılıdır.

Ben Antepliyim, Şâhin’im ağam.
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah
Vurun Antepliler namus günüdür!

Yavuz Bülent Bâkiler bizi anlatan türkülerin sadece Edirne’den Kars’a kadar olan bugünkü sınırlarımızda değil; Tanrı Dağları’ndan Kerkük’e, Türkistan’a, Azerbaycan’a, Kırım’a, Balkanlara kadar uzandığını, ses bayrağımızın bu ata topraklarında hâlâ dalgalanmakta olduğunu vurgular:

Yüzyıllardan beridir Altay’lardan Tuna’ya
Bizim türkülerimizdir söylenen
Konuşan dil, bizim dilimizdir
Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
Kilimlerimizdir…
Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.
Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları’na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne’den Kars’a kadar

Anadolu’nun ve Türk dünyasının meselelerine duyarlılıkla yaklaşan Bâkiler, Türk dünyasındaki devletler ile siyasî bir birliği özlemekle birlikte, hiç olmazsa onlarla kültürel ve iktisadi birliği umut etmektedir. Azerbaycan onun dünyasında çok özel bir yere sahiptir:

Azerbaycan Dedem Korkut şafağı…
Mübarek dilimi süt gibi sağar.
Bazen rüzgâr olur iliklerimde
Bazen yağmur gibi üstüme yağar.
Ben Yâkup gibiyim uzun yıllardır
Onda Yusuf’umun kokusu vardır
Ve hasreti gönlümde büyük Türkistan kadardır
Ayettir kitabımda, bayrağımda rüzgârdır
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.

Yavuz Bülent Bâkiler’in şiir dünyasını, şiirlerindeki duygu derinliğini ayrıntıları ile yansıtabilmek oldukça zor. Yine de her bir bölümü ayrı bir yazı konusu olabilecek şiirlerinden örnekler vererek O’nun şiir dünyasını özetlemeye çalıştık. Türk edebiyatının yıldızlarından biri olan Yavuz Bülent Bâkiler’i tanıyabilmenin en kestirme yolu, “Harman”ı baştan sona duyarak okumak olmalı…

Daha nice şiirlere Büyük Usta… İlhamın bol olsun, gönlün huzurla dolsun…

Kaynak: YİĞİT Abdurrahman, “Yavuz Bülent Bâkiler’in Şiirlerinde Duygu Derinliği”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 8 – “Cihanı Dirilten Turan Cemresi / Yavuz Bülent Bakiler”, Hatay Medya, 2019, s.40-42.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir