Kemal GÜNEY: Türkçe Bir Ses

Kemal GÜNEY

TÜRKÇE BİR SES

“Ben Anadoluyum / Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç / Şükrederek kalktığım sofralarımda / Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç / Hastalarım vardı ölüm yataklarında / Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç / Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum / Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç / Devlet denince hep vergi geldi aklıma / Jandarma denince kırbaç / En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti / Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç / Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında / Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç / Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara / Barışta düştü üstüme gölge gölge haç / Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ / Alın terine muhtaç / Ben Anadoluyum, acılı, mahzun / Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç…” manzumesini, 1970’li yılların sonunda henüz 9-10 yaşlarımdayken, Ankara’da ölümle burun buruna yüksek tahsil yapan ağabeyimin getirmiş olduğu ve üzerinde “KANIMIZ AKSA DA ZAFER İSLAM’IN” yazan bir kasetten yüzlerce kez dinlemiş ve ezberime almıştım…

O yılların millet ve devlet ahvaline dair, hâlâ kulaklarımda yankılanan bu TÜRKÇE haykırışın, Yavuz Bülent BAKİLER’den sadır olduğunu yıllar sonra öğrendim. Öğrendiğimde üniversite öğrencisiydim. 90’lı yıllardı… Esir Türkler tek tek bağımsızlıklarını ilan ediyordu… Yani, Cengiz AYTMATOV’un “bin gemle bağlanan yağız at”ı GÜLSARI, esaret zincirlerini kırıyor, özgürce yılkıya dönüyordu artık… Ve ben “Düşmanın ülkesi viran olacak / Türkiye büyüyüp Turan olacak” ümidiyle üstadın dilinden BİZİM TÜRKÜMÜZ’ü söylüyordum sevinçle;
Yine bir dağ gibi, birdev gibi doğrulacağız,
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan.
Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla,
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan…

Bir gün hakikat olmaya yüz tutacağına iman ederek söylediğimiz işbu dizelerde dile gelen dünkü hayâllerimizin mayaladığı bugünlerimizde, Türkiye’nin yine ve yeniden yerinden doğrulup ayağa kalktığını, gittikçe yükselen başının ALLAH’a yaklaştığını görmek, ALP yüreklilere, EREN gönüllülere nasip oldu ya… ELHAMDÜLİLLAH!

Bir elini Üsküp diyarlarındaki Tuna’ya daldırmış, diğer elini Türkistan topraklarındaki Tanrı Dağları’na uzatmış, ak yüzünü de Hira Dağı’nın eteklerinde kara örtülere bürünerek “hâdim-i kadîm”lerini bekleyen KÂBE’ye dönüp cihangir bir edayla Anadolu’dan dünyaya TÜRKÇE seslenen Yavuz Bülent BAKİLER’in hür ve gür sedası, mavi gök ile yağız yer arasında hep yankılanacaktır İNŞALLAH!..

Kendi nazarımda, millî ve milliyetçi şuurun üstad şairlerinden ve yazarlarından biri olarak gördüğüm Yavuz Bülent Bakiler’i, “Sözü doğru söyleme” bağlamında dilimize hâkim, “doğru sözü söyleme” noktasında dinimize sadık bir şahsiyet olarak bilir ve tanırım.

Onun hukukçu kimliğinin, davacı ve şahitlerini olduğu kadar, şahitleriyle birlikte davalıyı da dinleyerek hüküm vermeyi gerektirmesi; sosyal ve siyasal meselelerde, duyduklarına göre değil, sadece gördüklerine göre konuşma ve yazma kıstasında, kendisini makbûl ve muteber bir fikir ve sanat adamı olarak bilme ve tanıma sebebimdir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yavuz Bülent Ağabey’e bâkî sıhhat ve selamet diliyorum…

Kaynak: GÜNEY Kemal, “Türkçe Bir Ses ”, (Ed. Hüseyin UZEL), Konuştuğumuz Dile Serenat 8 – “Cihanı Dirilten Turan Cemresi / Yavuz Bülent Bakiler”, Hatay Medya, 2019, s.12-13.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir